Bosna Hersek'te iki aydır ciddi bir devlet krizi yaşanıyor. Ülkenin iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti'nin (RS) Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, 2023'te Yüksek Temsilci Christian Schmidt'in aldığı kararları uygulamayı reddetmiş, bunun üzerine kendisine anayasal düzeni ihlal etmekten dolayı Bosna Hersek Mahkemesi'nde dava açılmıştı. Mahkeme, 26 Şubat tarihli kararıyla Dodik'e bir yıllık hapis cezası ve altı yıllık siyasi yasak getirilmesine hükmetti. Bu karar, Dodik'in yıllardır sürdürdüğü ayrılıkçı söylem ve eylemlerini daha da şiddetlendirmesine yol açtı. Hukuki değil siyasi olduğu gerekçesiyle mahkeme kararını tanımayan Dodik, devlet kurumlarına açıkça meydan okuyor. Dahası, liderliğini yaptığı SNSD partisi ve müttefiklerinin meclisteki çoğunluğundan yararlanarak RS'nin Bosna Hersek'ten koparılması yönünde somut adımlar atıyor.
Ayrılıkçı hamleler
Mahkeme kararından bir gün sonra RS Halk Meclisi, devlet düzeyindeki yargı ve emniyet kurumlarının entite topraklarında yetkisiz ilan edilmesine ve RS bünyesinde ayrı bir hakimler-savcılar kurulu kurulmasına yönelik yasa taslaklarını görüşmek üzere toplandı. Muhalefetteki Sırp partileri karşı yönde oy kullansa da bu yasalar iktidar ortaklarının oylarıyla kabul edlidi. Bu yasalar Bosna Hersek Anayasa Mahkemesince iptal edilse de RS'de bu kararı önemsenmedi.
13 Mart'ta ise RS Meclisi yeni bir anayasa taslağının görüşülmesi yönünde karar aldı. 1995'te savaşı bitiren Dayton Barış Anlaşması'nda entitelere geniş yetkiler bırakıldığını işaret eden Dodik, "orijinal Dayton düzenine" geri dönülmesini yıllardır savunmaktaydı.
Gerçekten de Dayton'da devlet düzeyinin görevleri dış politika, dış ticaret, gümrük, göç, para politikaları gibi yalnızca on başlıkta tanımlanmış, bunların dışındaki bütün görev ve yetkiler entitelere bırakılmıştı. Üç kurucu halk arasındaki güç paylaşımının detayları entite bazında düzenlenmemişti. Bu durumda iki entite fiilen birbirinden kopuk ve adeta bağımsız birer devlet görünümündeydi. 2000'li yılların başlarında, devletin işlerliği ve sürdürülebilirliğinin sağlanması adına uluslararası Yüksek Temsilcilik Ofisi'nin de teşvikleriyle entitelerin siyasi yapıları ve kurumlarında önemli değişikliklere gidildi. Ülkedeki üç kurucu halk olan Boşnak, Sırp ve Hırvatlar ile diğer etnik unsurların entitelerdeki haklarının ve siyasi iradelerinin güvence altına alınması için önemli anayasa değişiklikleri yapıldı. Entite orduları kaldırılarak Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri bünyesine alındı, ayrıca devlet düzeyinde bir emniyet teşkilatı (SIPA) da kuruldu.
Ordunun yeniden kurulması ve RS Halklar Şurası'nın kapatılması gibi hükümler içeren yeni anayasayla bütün bu süreçlerin tersine çevrilmesi amaçlanıyor. Böylece Dodik'in yıllardır dile getirdiği nihai hedef olan Sırbistan ile birleşme yolunda önemli bir adım atılmış olacak. Muhalefetteki Sırp partileri, yeni anayasanın hükümlerine prensipte karşı olmasalar bile sürecin Dodik'i kurtarmak için yürütüldüğünü ve büyük riskler taşıdığını düşünüyor. Anayasa değişikliği için mecliste gereken üçte ikilik çoğunluğu elde edemeyeceğini gören Dodik, 9 Ocak 2026'da referanduma gidileceğini açıkladı. Referandum için, Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi'nin aleyhteki kararına rağmen RS'de her yıl ulusal bayram olarak kutlanan 9 Ocak tarihini seçmesi, Dodik'in etnik tansiyonu yükselterek Sırp kamuoyunu seferber etmek istediğini gösteriyor.
Agresif kampanya
Dodik, mahkeme kararının ardından yurt içinde ve dışında çok daha aktif hareket etmeye başladı. Geçtiğimiz Aralık ayında ciddi bir ameliyat geçiren ve sağlık durumu hakkında spekülasyonlar bulunan Dodik, buna rağmen agresif bir kampanya yürüterek hem kendine güçlü bir imaj çizmeye, hem de uluslararası alanda destek sağlamaya çalışıyor. Ülke içinde sık sık STK'lar ve medyayla görüşen Dodik, mahkeme kararından bu yana Sırbistan, Rusya ve İsrail'e olmak üzere üç yurt dışı gezisi yaptı. Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'in açık desteğini almasının yanında Gazze'de izlenen saldırgan politikayı haklı bulan açıklamalarıyla İsrail'in de sempatisini kazanmaya çalıştı.
Dodik'in İsrail'e yaklaşmasındaki esas amacının ise ABD ile ilişkilerin düzeltilmesi olduğunu tahmin etmek zor değil. Trump'ın seçilmesinin ardından bir kutlama resepsiyonu düzenleyen Dodik, onu adeta bir can simidi olarak görüyor. Dodik'in ilk hedefi, Obama ve Biden dönemlerinde kendisi ve yakın çevresi için getirilmiş olan ABD yaptırımlarının kaldırılması. RS topraklarında maden çıkarılmasının Amerikan şirketlerine bırakılabileceğini söyleyen Dodik, Trump yönetimiyle anlaşma zemini kurabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyor. Mahkeme kararının ardından düzenlediği mitinge Trump'ın eski danışmanlarından Rudy Giuliani'yi çağırmıştı. Geçtiğimiz haftalarda ise Washington'da lobi yapması için bir Yahudi kuruluşla anlaştığı İsrail medyası tarafından haber yapıldı. Ancak şu ana kadar Dodik ABD'den umduğunu bulamadığı gibi, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Dodik'in Bosna Hersek'in kurumlarını, güvenliğini ve istikrarını tehdit eden hamlelerine karşılık verilmesi gerektiğini belirten sosyal medya paylaşımı, ABD hükümetinin ayrılıkçı politikalara destek vermeyeceğinin açık bir işareti oldu.
Dodik ne kadar ileri gidebilir?
Bosna Hersek'te devlet kurumlarının kapasitesi bugüne kadar Dodik için caydırıcı olmadığı gibi bugün de kendisine verilen cezaların uygulamaya konması için yeterli değil. Anayasayı ihlâl suçlamasıyla kendisinin yanı sıra RS Meclis Başkanı ve Başbakanı için tutuklama emirleri çıkarılmış olmasına rağmen bugüne kadar hiçbiri yakalanmadı. SIPA, bu şahısların yakalanması için çaba gösterse de sürekli RS emniyet güçlerince korunmalarından dolayı bir çatışmaya yol açmamak adına harekete geçmekten kaçınıyor. Bosna Hersek yetkililerinin Dodik'in yakalanması için uluslararası destek arayışları da sonuç vermiyor, zira bu yönde resmi bir çağrı yapılabilmesi için Sırpların da onayı gerekiyor. Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin Boşnak ve Hırvat üyelerinin EUFOR'un devreye girmesine yönelik girişimi Sırp üye tarafından engellendi. Dodik'in yurt dışında tutuklanması için İnterpol'e yapılan başvuru da konunun siyasi suç kapsamına girmesinden dolayı reddedildi.
Küresel siyasetteki daha büyük kriz ve belirsizliklerden dolayı bugün uluslararası aktörler Balkanlarda bir çatışmanın yaşanmasını istemiyor. Dodik'in ayrılıkçı söylem ve eylemleri yıllardır Batı dünyasının tepkisini çekmekte ve hatta bu sebeple kendisine yaptırımlar uygulanmaktaysa da Dodik'in cezasının infazı için zorlayıcı tedbirlere başvurulmasına ABD ve Avrupa'nın aktif destek vermesi zor görünüyor. Zira yaklaşık yirmi yıllık iktidarı boyunca RS'de kendine bağlı bir rejim kurmuş olan Dodik'in son hamleleri, teslim olmamak için sonuna kadar direneceğini ve bunun için çatışmadan kaçınmayacağını işaret ediyor. Sırbistan ve Rusya gibi ülkelerin müdahil olması durumunda çatışmaların ne yönde ilerleyeceği ve ne kadar süreceği kestirilemez. Bu risk karşısında Batı dünyasının fiili müdahale seçeneği yerine Dodik üzerindeki baskıyı zamana yayması beklenebilir.
Öte yandan, Dodik her ne kadar bugün fiilen dokunulmaz bir pozisyondaymış gibi görünse de ayrılıkçı fikirlerini hayata geçirmek için uygun bir uluslararası ortam henüz mevcut değil. En az bir büyük gücün fiili desteği olmaksızın Balkanlarda revizyonizmin sonuç vermesi mümkün görünmüyor. Rusya, Dodik'i desteklese de Ukrayna ile savaş devam ettiği sürece kendisine ne kadar güçlü bir biçimde arka çıkacağı belirsiz. Hatta Sırbistan'da yaşanan iç karışıklıklardan dolayı Dodik, ihtiyaç hâlinde Vuçiç'ten bile aradığı desteği bulamayabilir. Dolayısıyla mevcut şartlarda meselenin aşırı tırmanması Dodik için de risk teşkil ediyor. Nitekim Dodik, bir yandan tek taraflı adımlar atarken diğer yandan müzakereye açık olduğunu ve Schmidt'in kararları iptal edilirse RS'de çıkarılan yasaların da askıya alınabileceğini ifade ediyor. Buradan, Dodik'in gerilimi tırmandırmaktaki öncelikli amacının uluslararası toplumu Schmidt aleyhine pazarlığa çekmek olduğunu anlayabiliriz.
Görüldüğü üzere Bosna Hersek'teki kriz, bir yanda Dodik, diğer yanda Bosna Hersek devlet kurumları ve Yüksek Temsilci Schmidt arasında karşılıklı bir geri adım attırma mücadelesine dönüşmüş durumda. Dodik'in yeni anayasa hamlesi karşısında Bosna Hersek Mahkemesi İnterpol'e yeniden başvururken Schmidt de 24 Nisan'da yeni bir hamle yaparak Dodik'in partisine verilen devlet desteğinin kesilmesi emrini verdi. Mesele bu tür karşılıklı hamlelerle bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Ancak temyiz sürecinin tamamlanacağı ve genel seçimlerin düzenleneceği 2026 yılında kriz öngörülemeyen boyutlara ulaşabilir. Bunu önlemek için uluslararası toplumun konuyla yakından ilgilenmesi gerekiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.