KIBRIS ÜZERİNE NE OYUNLAR DÖNÜYOR?

Trump’ın Kıbrıs konusundaki isteklerine yönelik iki önemli yazı kaleme almıştım.

Araya iç siyasetteki gelişmeler girdi. O gelişmelerde çok acil konulardı. Bir süredir onlara değinerek gelişmeleri takip edelim diye oyalandık.

Maalesef iç gelişmeler ve dış gelişmeler birbirinden bağımsız değil.  Zincirin halkaları gibi gerginleşince birbirini tetikliyor.

Öyle ki hangi olayın hangi iç veya dış problemi ortaya çıkaracağını hesap etmek zor. Çok yönlü analiz gerektiriyor.

Toplum ise maalesef algı operasyonlarına açık olayları bağımsız gelişmeler olarak yorumlayıp yanlış okuyabiliyor. Bu durum toplum mühendislerinin manipülasyonuna meydan açıyor.

Kıbrıs konusunda ki ilk iki yazımız ortada. Bu yazılarımızdan bağımsız gibi görünün bir dizi gelişme yaşanıyor bugünlerde. Fakat o gelişmelerin zincirin halkaları gibi olduğu görülüyor.

Hatırlatalım. Trump’ın ilk olarak Kıbrıs’ta Magosa limanını askeri üs yapmak istediğini vurgulamıştık. 2030’a kadar da Kıbrıs’ın tamamını istediğine dikkat çekmiştik.

Hatta Kıbrıs’ın vaat edilmiş topraklar içinde sayıldığına da işaret etmiştik.

Bu nedenle de yazımızın başlıklarını “Trump ’tan savaş çıkartacak istekler” ve “Magosa Limanı limandır liman” atmıştık.

Geldiğimiz noktada bu yazılarımız sonrası önce Kıbrıs Öğretmenler sendikasının öncülüğünde eğitimde başörtüsü yasağı talebi ile sokaklara çıkıldı.

Image-303

TÜRK CUMHURİYETLERİNİN KIBRIS KARARLARI

Ardından Türk cumhuriyetlerinin KKTC’yi yok sayan ve Türkiye’yi işgalci sayan BM Güvenlik Konseyi kararını, sonra ise Kıbrıs Rum kesimini tanıma hatta Büyükelçilik açılması konuları izledi.

Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci statüsünde kabul edilen KKTC’nin durumu bir anda askı da mı kaldı, yoksa başka bir hesap mı var? Muammasına dönüştü konu.

Özellikle Türki cumhuriyetlerinin Kıbrıs kararlarını Türkiye’nin bilgisi dahilinde alıp- almadıkları halen bilinmiyor.  

Ama unutulmamalıdır ki Trump yönetimindeki ABD’nin bölgesel paylaşımlar konusunda Rusya ile bir süre önce anlaştıkları kulislere sızmıştı.

Ukrayna konusu zaten ortada. Ama ABD’nin Azerbaycan’ı Rus nüfuz bölgesine bırakmayı teklif ettiği iddiası pek bilinmiyor. Bu iddia doğruysa diğer Türk cumhuriyetlerini de kapsadığı %100’dür.

Bu nedenle Türk cumhuriyetlerinin son garip tutumlarını nasıl açıklanması gerekiyor?   Bu gelişmeyi bölgesel oyunlarla irtibatsız olduğunu söylemek mümkün mü?

Aynı şekilde ‘başörtüsü’ tartışmalarının bir anda gündeme çıkışını da ABD’nin Kıbrıs isteklerinden ayrı tutmak imkânsız.

Tüm bu gelişmelerin birbirinden bağımsız olduğunu düşünmemek gerekir

Diğer taraftan muhalif sosyal medya sayfalarında Türk cumhuriyetlerinin Kıbrıs kararları iktidarın TDT konusundaki başarısızlığına delil olarak gösteriliyor.

Hatta bu teşkilatın işlevsizleştiğine kadar gidiyor.

TÜRK CUMHURİYETLERİNİN KIBRIS KARARINA TÜRKİYE’NİN TEPKİSİZLİĞİ

Tüm bu gelişmelerle ilgili ne TDT’den ne Dışişleri Bakanlığı’ndan veya Cumhurbaşkanlığı’ndan resmî açıklama gelmedi daha.

Bu nedenle kimin hangi oyunu oynadığını söylemek çok erken.

KKTC’DE 12 EKİM’DE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VAR

Bu gelişmeler yaşanırken 12 Ekim 2025 tarihinde KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimi olacağının altını çizelim.

Kıbrıs’ta yaşayan halkın büyük çoğunluğu İngiltere ile bağlantılı. Aynı zamanda çok sayıda STK uluslararası fonlardan yararlanarak Türkiye aleyhine algı operasyonlarına destek ve alet oluyor. Bu tür STK’ların sayısı 100’ü aştığı vurgulanıyor.

Bu STK’ların seçimlerde etkinliği çok yüksek. Türkiye her seferinde bu etkinliklerini kırmak için büyük çaba harcıyor.  

Kıbrıs konusundaki gelişmelerin bir ayağının 12 Ekim’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bağımsız görmemek gerekir.

Şimdilik kalın sağlıcakla.