Bir amatörün büyük aşkı ve politik macerası

Bir amatör acaba ne yapabilir hayatta merak sardığı bir uğraşı profesyonelliğin sınırlarına bile yaklaştırmadan hangi başarıyı nasıl elde edebilir? İşte size bu değişik filmin açtığı merak yollarının en önemlisi. Elbette ardından başka temalar da geliyor. Biri dünya çapında bir büyük kavga ise, öbürü yürek yaralayan benzersiz bir aşk hikayesi olmak üzere...

Charlie Heller aslında ABD’nin ünlü casusluk kurumu CIA için çalışmaktadır. Masum yüzlü bu genç adam, zamanının çoğunu bilgisayarının başında bilgi toparlamakla geçirir. Ki bunların hemen hepsi ‘top secret’ bilgilerdir. Washington’daki evlerinde karısı Sarah’la mutlu mesut günler geçirirler. Ama koca, bu saadet yuvası için biraz aşırı meşguldür. Nitekim Sarah onun bir işe koşamaması yüzünden kaçırılır ve bir çetenin elinde rehine olur.

Sonrası bir felakettir. Sarah artık hayata dönmeyecektir. Gerçi ben seyirci olarak hep döneceğini umsam da! Son derece karanlık sözüm ona yöneticilerin gözünde, Charlie’nin büyük kaybı önem taşımaz. Onlar ABD makamlarındaki yerlerini korumaktan başka bir çaba hiç göstermemişlerdir, bundan sonra da gösterecekleri yoktur. Charlie Sarah’ın intikamını almaktan başka şey düşünmez. O korkunç çetenin katillerini birer birer vurmak, artık baş hedefidir. Bu arada görmeye gittiği bir kadın psikiyatr hayattaki en büyük hedefini sorduğunda şöyle der: “Karımı öldürenleri teker teker bulup öldürmek isterim.”

Ama bu özel dertler ve kişisel sorunların yanı sıra, büyük devlet ABD tüm dünyaya el atmaktan vazgeçmez. Tıpkı bugünün Trump’ı ve şürekası gibi! Böylece hikayemiz dünyanın dört bir köşesinde kendisine yeni dekorlar arar durur. Washington’dan Londra’ya, Rusya’dan İspanya’ya, Romanya’dan Sırbistan’a, Roma’dan Prag’a, Paris’ten Marsilya’ya, Madrid’den Moskova’ya... Bu arada elbette Türkiye ve İstanbul da gözde bir mekân olmakta gecikmez. Gece manzaraları ve bambaşka güzellikleriyle... Hatta bir yerde işin içine “eski Ermeni istihbaratı” bile girer!

Ve yer yer gerçekten unutulmaz sahneler... Örneğin bir yüzme havuzunda çıkıp gelen ölüm... Veya gökyüzündeki drone saldırıları... Ama filmin en unutulmaz yanı, baştan sona görülmese de perdede hep egemen olan o büyük aşktır. Charlie’nin büyük aşkı...

Ve de ilginç bir oyuncu kadrosu. Baş roldeki Rami Malek bir Amerikan oyuncusu olarak tanınıyor. Asıl kökenlerini bulamadım. 1981 doğumlu oyuncu en çok Freddie Mercury’yi canlandırdığı Bohemian Rhapsody ve de Mr. Robot adlı TV serisiyle tanınıyor. Bu filmin hemen tümünü sırtında taşıdığı söylenebilir. Diğer tanınmış oyuncu ise eskilerden siyahi Laurence Fishburne. Filmdeki ilginç kişiliği, Charlie’nin eğitimini yüklenmiş Henderson/ Hendo, gerçekten rahatlıkla izleniyor.

Ve böylece bu film, bol İstanbul sahnelerinin ve dünya turunun yanı sıra, belki en çok umutsuz aşk öyküsüyle izlenmeyi hak ediyor.

NOT: Bu ayın Milliyet-Sanat dergisindeki yazımdan söz etmeyi geciktirdim. Yazıyı çok acı biçimde ölümü nedeniyle büyük oyuncu Gene Hackman’ın Mississipi Yanıyor filmine ayırmıştım. Okurlarıma hatırlatırım.

NOT 2: Bu hafta sonu Bursa’daki kitap fuarına katılıyorum. Eşim Leman da ikinci kitabıyla birlikte yanımda olacak. Cumartesi-pazar günleri sizleri bekliyoruz.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te, "Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar" ve "Benim Sevgili ‘6 Silahşörler’im" 2024'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!.."