Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan: “Tarih tarihtir, gelecek fırsattır”

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ilk defa bir Türk gazeteci grubunu makamında ağırladı ve 2 saat süren görüşme boyunca ikili ilişkilerden soykırım iddialarına kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

“Hatırladığım kadarıyla, bu, eşi benzeri görülmemiş bir fırsat, yani daha önce böyle bir formatta böyle bir görüşme hiç gerçekleşmedi. Tüm sorularınızı yanıtlamaya hazırım, lütfen buyurun” sözleriyle başlayan Paşinyan’ın sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle:

"ÖNEMLİ DEĞİŞİM YAŞANIYOR"

Dilekler açısından konuşacak olursak, kesinlikle Ermenistan ve Türkiye arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasını, sınırın demiryolu ve kara yolu ulaşımı için açık olmasını, ticari bağlantıların doğrudan olmasını dilerdim, yani sınır geçişleri ve ulaşım bağlantıları açısından. Çünkü bugün bile Ermenistan ve Türkiye arasında oldukça geniş bir ticaret hacmi var, iş bağlantıları mevcut, ancak bu esasen dolaylı bir şekilde gerçekleşiyor. Bugün Ermenistan ile Türkiye arasında çok doğrudan bir diyalog, çok doğrudan bir konuşma var ve eğer ilişkilerimizin önceki dönemini göz önünde bulundurursak, bu çok önemli bir değişimdir.”

"GELECEĞİ İYİLEŞTİRME FIRSATI"

Benim temel mesajım şu: Hem Ermenistan’da konuşurken hem de diasporadaki yurttaşlarımızla konuşurken, tarih ile bugünü birbirinden ayırmamız gerektiğini vurguluyorum. Tarihi ve bugünü aynı şekilde algılayamayız, çünkü bugün bugündür, tarih ise tarihtir. Gelecek ile tarih arasında hiçbir sınırın olmaması mümkün değildir, çünkü benim anlayışıma göre gelecek, tarihin birebir bir yansıması olmamalıdır. Gelecek, tarihte düzeltmek veya daha iyi hale getirmek istediğimiz sayfaları iyileştirme fırsatıdır. Ancak bu tartışmanın yalnızca Ermenistan içinde veya Ermeni çevrelerinde değil, bölgesel anlamda da olgunlaşması önemlidir, çünkü bu da bir sorudur.”

"‘SOYKIRIM’ ÖNCELİK DEĞİL"

Resmi tutumumuz, Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınmasının bugün dış politika önceliklerimiz arasında yer almadığıdır. Medz Yeğern’in (Büyük Felaket) inkâr edilmesi, unutulması veya reddedilmesi gibi söylemler gündeme geliyor. Ermenistan’da ve Ermeniler arasında bunun tartışılmaz bir gerçek olduğunu çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Yani bizim gerçekliğimizde bunu inkâr etmek ya da bundan vazgeçmek mümkün değildir, çünkü bu hepimiz için inkâr edilemez bir gerçektir.”

Yanılmıyorsam, yakın zamanda Münih’te Ermenilerle yaptığım bir toplantıda yaptığım konuşmada doğrudan şunu söyledim: “Sevgili yurttaşlar, uzak bir ülkenin parlamentosu veya hükümeti bir karar aldığında, biz bu karardan büyük bir ilham alıyoruz. Ancak bu tür kararlar alındığında ve o kararın getirdiği coşku ya da sevinç kaybolduğunda, bir sonraki anda şu soru ortaya çıkıyor: Yakın çevremizde gerginlikler yaşadığımızda, bu gerginlikler ülkemizde, bölgemizde istikrar, barış vb. konulara ne ölçüde katkı sağlıyor?”

"ERMENİSTAN O ZAMAN YOKTU"

Ermenistan’ın devlet çıkarlarına hizmet etmeye nerede ve nasıl odaklanmalıyız, bildiğimiz gerçekleri, tarihî gerçekler de dahil olmak üzere, nerede ve nasıl vurgulamalı ve bu gerçeklere dayanmalıyız? Çünkü o büyük trajedinin yaşandığı dönem, Ermenistan Cumhuriyeti’nin olmadığı bir dönemdi.”

"KOMŞULARIMIZLA BARIŞ GEREKLİ"

Halkıma verdiğim temel mesaj: “Barış ve iyi ilişkiler öncelikle yakın çevremizde, en yakın komşularımızla olan ilişkilerimizde gereklidir. Çünkü ülkemizin güvenliği ve refahı için somut sonuçlar doğuran barış, buradaki barıştır. Bizim ihtiyacımız olan barış, ulaşılabilir olan barıştır, yani burada ve şimdi olan barıştır. Bu nedenle öncelikle bölgesel barışı düşünmeliyiz ve benim algıma göre tarihten çıkarmamız gereken ders de budur.”

"ERDOĞAN İLE GÖRÜŞMEM EN ÇOK BEĞENİYİ ALDI"

Ermenistan Başbakanı Paşinyan, Birleşmiş Milletler oturumları için Eylül ayında gittiği New York’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesiyle ilgili bir anekdotu şöyle anlattı: “Çok basit bir şeyden bahsedeceğim—ilk bakışta basit görünebilir ama aslında oldukça semboliktir. Örneğin, New York’ta farklı ülke liderleriyle toplantılar yaptığımda ve bu toplantılarla ilgili küçük kesitleri Facebook sayfamda paylaştığımızda, dönüş yolunda sosyal medya kullanıcılarımız arasında en çok paylaşılan, en çok izlenen, en çok beğenilen toplantının Türkiye Cumhurbaşkanı ile yaptığım görüşme olduğunu fark ediyorum. Bakıyorum ve şaşırıyorum. Şimdi belki şöyle düşünebilirsiniz. ‘Facebook beğenilerini mi tartışıyoruz’. Ancak tekrar ediyorum, süreci dinamik bir şekilde değerlendirmeliyiz. Örneğin, ilk görüşmemiz böyle değildi, tam tersine görüşmenin gerçekleşmesi bile çoğunlukla olumsuz bir tepkiyle karşılanıyordu.”

"PSİKOLOJİK BARİYER AŞILDI"

“Yani şunu söylemek istiyorum, birçok psikolojik bariyer artık aşılmış durumda. Bu çok önemli bir meseledir. Ve bunu bir başarı olarak görüyorum, bunu doğrudan söylemeliyim. Bunu bir başarı olarak değerlendiriyorum ve bu yüzden de karamsarlara şunu söylüyorum, bu sürecin ve bu politikanın başarısız olduğunu söylemek için henüz çok erken. Daha fazlasını da söyleyeyim, eğer bu küçük adımları tutarlı, sakin, argümanlara dayalı ve karşılıklı saygı ortamında ilerleterek devam edersek, soru artık “normalleşme olacak mı, olmayacak mı?” olmayacaktır. Soru şu hale gelecektir: “Normalleşme ne zaman olacak?” Bu sadece bir zaman meselesi olacak ve elbette farklı koşullardan etkilenecektir. Bu normalleşme üç ay, altı ay ya da bir yıl daha gecikebilir. Ancak bugün benim algım artık bunun yalnızca bir zaman meselesi olduğu yönünde ve bu süreçte sabırla ilerlemeliyiz.”