Trabzon, tarihiyle, doğasıyla ve kültürüyle sadece bölgenin değil, Türkiye’nin de gözbebeği şehirlerinden biri. Ancak bir şehri güzelleştiren sadece geçmişi değil, geleceğe ne kadar hazırlandığıdır.
Trabzon, tarihiyle, doğasıyla ve kültürüyle sadece bölgenin değil, Türkiye’nin de gözbebeği şehirlerinden biri. Ancak bir şehri güzelleştiren sadece geçmişi değil, geleceğe ne kadar hazırlandığıdır. Bugün, Trabzon’un yarınlarını konuşmanın, geleceği planlamanın tam zamanı.
Trabzon; doğasıyla nefes aldıran, limanı ve stratejik konumuyla ekonomik potansiyel taşıyan, genç nüfusuyla dinamik bir yapıya sahip bir şehir. Ancak bu potansiyel doğru planlanmadığı sürece kendi kendini tüketme riskiyle karşı karşıya kalabilir. Sürdürülebilir bir kalkınma, sadece ekonomik büyümeyi değil, kültürel mirasın korunmasını, çevresel duyarlılığı ve sosyal adaleti de beraberinde getirmeli.
Trabzon’un doğal yapısı dikey bir şehirleşmeyi zorunlu kılıyor. Ancak bu dikeylik, plansız apartmanlaşma anlamına gelmemeli. Tarihi mahalleler korunmalı, yeni yerleşim alanları ulaşım, altyapı ve sosyal donatılar göz önünde bulundurularak planlanmalı. Yayılmak yerine, mevcut şehir dokusu içinde yaşam kalitesini artırmaya odaklanmalıyız.
Trabzon’un turizmi yaylalara ve Sümela Manastırı’na sıkışmamalı. Kültür turizmi, gastronomi, spor ve sağlık turizmi gibi alternatif alanlar teşvik edilmeli. Uzungöl gibi yerler korunmalı, doğal dokuya zarar vermeyen yeni projelerle çeşitlilik sağlanmalı. Turizm sadece yaz mevsimiyle sınırlı kalmamalı; Trabzon dört mevsim yaşanabilir ve gezilebilir bir şehir olmalı.
Karadeniz Teknik Üniversitesi gibi köklü bir eğitim kurumuna sahip olan Trabzon, gençleri burada tutacak projelere ihtiyaç duyuyor. Girişimcilik merkezleri, araştırma ve geliştirme alanları, dijital üretim atölyeleri gibi çağın ihtiyaçlarına cevap verecek alanlar oluşturulmalı. Genç beyinlerin Trabzon’da üretmesi, şehre hem ekonomik hem sosyal anlamda büyük katkı sağlar.
Fındık, çay ve mısır gibi ürünlerle tanınan Trabzon, iklim değişikliği ve küresel krizler karşısında tarım politikalarını gözden geçirmeli. Kendi kendine yeten, sürdürülebilir bir tarım modeli geliştirilmeli. Geleneksel ürünler markalaştırılmalı, yerel üretici desteklenmeli.
Liman kenti olan Trabzon, uzun yıllardır denize sırtını dönmüş durumda. Kıyı şeridi sadece ulaşım veya ticaret için değil, halkın denizle yeniden buluştuğu sosyal alanlara dönüştürülmeli. Sahil düzenlemeleri, yürüyüş yolları, açık hava etkinlik alanları şehrin nefes alma noktaları olmalı.